18 Haziran 2011 Cumartesi

İngilizce ninniler zamanıdır

Dün arkadaşlarla gezmeye gitmiştik. Nenesi yaşında annesi görünümlü bir kadının elini tutmuş yolda yürüyerek İngilizce şarkı söyleyen 10-11 yaşlarında bir kız çocuğu geçti önümden. Şaştım kaldım. O nasıl bir kelimeleri yutma ve yuvarlama maharetidir. Maşallah maşallah, çocuklarımız çocukluklarıyla uçmuş!

10 Haziran 2011 Cuma

İki resim arasında bir kitap

   Az evvel üniversite kütüphanesinin sekreter odasında bir kitap okuyordum. Ender Gürol'un "Öyküler" kitabıydı okuduğum. Halet-i ruhiyeyi yansıtmaya yönelik betimlemelerden ibaret kısa hikâyelerdi. Pek sarmadı açıkçası. Belki daha müsait bir vakitte okumuş olsam iş görürdü. Belki üzerine kısa kısa notlar alırdım kısacık hikâyelerin.
   Önümde bir fotoğraf duruyordu, duvarda asılı. Ön planda başları körpeliği -belki tevazuyu- temsilen eğik pembe pembe dağ çiçekleri. Pembeliklerine akseden ışık; dallar, yapraklar arasından. O da ne? Sağı solu gölgeyle bir renge bulanmış, kurumuş bir kozalak: Çiçeklere köhnemenin habercisi.
   Şöyle bir çevirdim başımı soluma. Duvarda yağlı boya bir resim. Bir Atina güzeli göz alıcılığıyla meydanda; antik dönemin libasıyla başında bir taç. Yerde sahipsiz mızrak ve kalkan yığını. Ardı sıra viraneye dönmüş bir şehir. Ama sütunlar dimdik ayakta yanlardan çatlaklarla.

3 Haziran 2011 Cuma

Kara kışlar

"Bilsen ne çok şeydin sen
Yazık aynıydı her giden
Yok ah kalbim yok
Sevgiler çok insafsız
Yarını yok
Ağlarım gün geçmez ağlarım
Öfkeyle sustum diye ardından
Kaybolur gibiydi yüreğim
Öyle derin ve öyle kederli
Çok kara kışlar gördüm ben
Yine pes etmedim
Çok ayrılıklar gördüm ben
Yine yenilmedim"
 Ne zaman bu şarkıyı dinlesem sanki hissetmem gereken bir duygu varmış da o duygu içimin derin ve karanlık bir köşesinde unutulmaya yüz tutmuş gibi hissederim.
 Bu şarkının benim için bir anlamı olmalıydı. Olmalıydı ama ne? Neydi iki dudak arasından çıkıp da gönlümde yoğuramadığım bu duygu? Of of! O sigara dumanları, o içten haykırışlar, hüzünlü ve bitkin simalar...
 Evet, buldum. Belki de boşlukta gezinen çocukluk hatıralarımda olmalı cevabı. İşimin gücümün, gelecek kaygımın, kapımı çalmadığı bir zamanda; bu şarkıyı dinlemek, o sahneleri izlemek... Bu olmalı cevap, bu.