24 Temmuz 2011 Pazar

Basından yansıyanlara başlıyoruz.

17-24 Temmuz 2011 basından yansıyanlar:
  • 9 Temmuz’da Diyarbakır Lice’de iki asker ile bir sağlık teknisyenin PKK tarafından kaçırılmasının ardından operasyon başlatılmıştı.
  • Diyarbakır Silvan kırsalında  bir grup PKK’lı ile çatışmaya giren jandarma timleri 13 şehit vermişti.
  • 18-22 Temmuz tarihleri arasında  Zeytinburnu'nda bir grup ülkücü gencin sokaklara dökülmesiyle olaylar cıktı. Olaylar genelde gece  saatlerinde vuku buldu. Bugün ise olaylarda etkinlik gösteren ülkücü gençlerin facebook sayfasından da duyurulduğu üzere büyük bir gösterinin yapılması bekleniyor. Bu sebepten ilçede geniş güvenlik önlemleri alınıyor. 
  • Başbakan Erdoğan'ın gündeminde Gazze ziyareti var. Erdoğan gerekli çalışmaların yapıldığını netice alındığı takdirde ziyaretin gerçekleşeceğini belirtti. (Ayrıntılar burada.)
  • 22.07.2011 Cuma tarihinde Norveç’in başkenti Oslo'da bombalı saldırı sonucu 92 kişi öldü. Saldırıyı gerçekleştiren kişinin marjinal görüşlere sahip Anders Behring Breivik olduğu belirtildi. (32 yaşında, İslam karşıtı aşırı sağcıymış. Adam tek başına ülkeyi değiştirmek istiyormuş. İfadesinde öyle demiş.)
  • Polisin terörle mücadelede etkin olarak kullanılmasıyla ilgili çalışmayla ilgili konuşan Bahçeli iktidar partisinin yenilgiyi kabul ettiğini ve Tsk'yı da suçlu ilân ettiğini söylemiş. Kılıçdaroğlu ise 90'lı yıllara geri dönüldğünü, 30 yıldır(?) çözülemeyen bir sorunun bu şekilde halledilemeyeceğini savunmuş. (TV'de izledim bu açıklamasını. Adam meselenin daha özüne inememiş.)
  • Bu sabah Mardin'de 3 asker pusuya düşürülerek şehit edildi. (Ayrıntılar burada.)
Bu hafta ilgimi çekenler bunlardı. Hem şahsi anlamda yaşananları unutmamak hem de bu haberleri kısa bir şekilde okuyucuya ulaştırmak için bu tür bir çabanın içine girdim. İnşallah aksatmadan devam ederim.

17 Temmuz 2011 Pazar

Neler yapıyorum

Kendi gökkubbemin, kendi kültür dünyamın renklerini keşfetmeye koyuldum hissindeyim. Üniversitenin ilk yılı sona erdi. Birinci dönem pek parlak olmamakla beraber fena değildi ama ikinci dönem için aynı şeyi söylemeye dilim varmıyor. Çevremdeki insanları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum ve bu en nihayetinde benim için lazım gelen bir çaba.
Kitap okumak, aktüalite içerikli programlar seyretmek istiyorum her fırsatta.  Okul zamanı televizyon izleyecek ne vaktim oldu ne de imkânım. Tabi bu imkânsızlık bana seciciliğin ne kadar elzem olduğunu öğretti. Kitaplar; ne çok okunacak kitap varmış. Hepsi ayrı bir değer. Bu vakte kadar hep kısa kısa okudum ne bulduysam. Ama tamamlamaktan hep kaçtım; sıkar diye. Nasıl bir düşünceyse bu bendeki. Şimdi vakit kaybetmek istemiyorum ve okumaktan kaçmayacağım. Müsaadenizle.

Not: Bugüne kadar yapmadıklarımı düşününce "Aslında başlık 'Neler yapmamışım? olmalıydı." diyorum.

9 Temmuz 2011 Cumartesi

Küçük lokmalar kolay yenir.

"Bugün Türkiye sınırları içinde bütün etnik faaliyetler, yani etnisitenin öne çıkmasını öngören faaliyetler mutlaka dünya sisteminin desteğine başvurmak zorunda olan faaliyetlerdir. Bunu sadece Türkler için söylemiyorum. İster Arnavut olarak, ister Çerkez olarak, ister Boşnak olarak sen etnik bir -ayrımcalığa kadar gitmeye lüzum yok- etnik bir öne çıkma faaliyetinde bulunuyorsan mutlaka arkana bugün dünya sisteminin patronlarının onayını almak zorundasın. Çünkü onlar bunu istiyorlar. Bütün dünyanın birbirini yiyen, komşusunu öldüren bir durumda olmasını istiyorlar ki bununla hem silah satabilsinler hem karlarını azamiye çıkarabilsinler. Bunlar dünyadaki bütün ayrımcılıkları destekliyorlar. Mesela Almanya’dan Bavyera’nın ayrılmasını, İtalya’dan Tirol’lerin ayrılmasını, Bask ülkesinin Fransa’da da İspanyada da bağımsız olmasını, Tibet’te şunun olmasını, Kenya’da bunun olmasını mutlaka istiyorlar. Anlatabiliyor muyum? Çünkü hiçbir büyük birim, birim ne kadar büyük olursa onlar için o kadar tehlikeli…
Eğer bir yerde genişçe bir dayanışma alanı varsa o dayanışma alanı piyasayı daraltacaktır. Anlatabiliyor muyum? Yani dünyada nakit dönüşünde bir yavaşlama getirecektir. Çünkü insanlar birlik oldukları zaman paraya daha az başvurarak hayatlarını sürdürürler. Ama insanlar ne kadar tekilleşirlerse, ne kadar atomize bölünmelere uğrarlarsa o kadar para canlı olurlar. Paranın geçerliliği, para çok büyük bir patron olarak hepsinin üzerine çıkar."

İsmet Özel

(İsmet Özel’le Sivas Radyo Televizyonu’nda Yapılan Söyleşi,Mehmet Toyran / 6 Mayıs 2006)

7 Temmuz 2011 Perşembe

Kendiliğimden uyanmak; ezana.

07.07.2011 Saat 00:15 zannımca.

KÜL RENGİYİM, KÜL KEDİSİ DEĞİL (I) adlı yazısını okudum İsmet Özel'in.
Anlamaya gayret ettim.
Yazı bitti, ben de bitmiştim zaten saatler öncesinde.
Uyudum.
Uyandım. 
Aklıma gelen ilk şey İsmet Özel'in yüzü ve sonrasında lisedeki edebiyat hocamın bana onunla ilgili bir şeyleri okumamda yol göstermesiydi.
Kulaklarımdaysa "Esselatu hayrun minen nevm" nidası yankılanıyordu.
Rüya mıydı?
Yoksa ilk fırsatta okuyacağım bunları bunları diye düşünmemin bir tekrarı mıydı aklıma gelenler?
Bilmiyorum.
Ama o uyanma eve geldiğimden beri kendi kendime uyanmışlığımın ilkiydi.
Mutlu hissettim kendimi o an.